TimeOut İstanbul organizasyonuyla bu yıl Sait Halim Paşa Yalısı’nda üçüncüsü gerçekleşen 101 Lezzet festivaline yine haftalar öncesinden heyecanlanmaya başladık, katılımcıları okuduk ve dürüst olmak gerekirse bu sene biraz “Hmm..hadi bakalım” diyerek bekledik 26 Nisan Pazar’ını. Arabayla gittiğimiz için daha yaklaşırken park sıkıntımızın ne boyutta olabileceğini düşünmeye başlamıştık ki bu sefer kapıda 20 TL karşılığında vale hizmeti olduğunu gördük. Mis gibi bir bahar gününde zaten herkes kendini dışarıya atmış haldeyken, bu dert çekilmez dedik ve valeye teslim ettik aracımızı. Tabi çıkışta bu rahatlığa karşılık en az 15-20 dakika aracın teslimini bekledik.Detaylar hemen aşağıda sıralanacak ama şunu da demeden geçemeyeceğiz, evet Esma Sultan ya da Sait Halim Paşa Yalısı’nda etkinlik güzel, deniz kenarı açık hava vesaire bunların hepsi çok hoş, ancak alan genişliği çok yetersiz. Hem de çok. Kat kat geniş bir yere ihtiyaç var böylesi kapsamlı bir organizasyon için. Neyse ki lezzetler keyfimizi yerine getirdi. Peki neleri mi beğendik?
Concept Team Catering; keşke “Hardal acı mı?” diye sorduğum zaman evet deseydiniz de, burnumuzdan acılar çıkmasaydı, Rozbif’in tadına varabilseydik. Anladığımız kadarıyla güzeldi. Külahta sunduğunuz Beyaz Çikolatalı Mus bu üzüntümüzü teselli etti, o çok lezzetliydi, hafifti, ağır ya da yağ tadı bırakmıyordu damakta.
Lucca: Defalarca rica ettiğimiz yeşil elma ve çilekli Sangria için teşekkürler. Ferahladık.
Wine&More: Vongole (kum midyesi) güzeldi, sosu tavsiye ettiğiniz kadar hafif ancak lezzetten zengin, midye ile çok uyumluydu.
Gözde Şarküteri: Kendileriyle dakikalarca sohbet ettik, tekrar tekrar tadımlıklarının detaylarını rica ettik not alabilmek için. Samimiyetiniz için teşekkürler, sunduğunuz lezzetler için ise tebrikler. Vişne odununda pişmiş tandır ekmeği ve özel nar ekşili sosunuzla hazırladığınız Bezirgan Salata’nızın tadı damağımızda kaldı. Sizin için yolu Kadıköy’den geçirmeye değer.
Rudolf: Esprili ve samimi bir Hollandalı Şef Rudolf van Deen; seninle tanıştığımıza çok memnun olduk. 5 saat boyunca zeytinyağı, limon ve “aşk” ile (aşkla hazırladıklarını gerçekten çok vurguluyorlardı) hazırlamış olduğunuz Ege Levreği’nizde biraz daha asidite ve balığın kendi tadını almayı aradık. Ama pamuk gibiydi. Türk kahvesi ile ızgarada pişirdiğiniz Tavuk (sordum kalça kullanmışlar) ise yumuşak etin sözlük tanımıydı resmen. Ama biz Türkler yiyor biraz tuzlu, seninkinde tuz yök.
İmren Marmara: O deniz kokan istiridyeler için bu sene de teşekkürler. Istakozlar süs müydü? Kaçırdıysak üzülürüz.
Leb-i Derya: Kuzu ve İç Pilav güzeldi, kuzunun yağsız yerinden kullanmış olmanız, sosunu hafif tutup iç pilavla ağırlaştırmamış olmanız çok hoştu ama sanırım humuslu ve portakal soslu lor peyniriniz daha öne çıktı.
Ferahfeza: Kereviz, soğan, yeşil soğan, kırmızı mercimek, siyah esmer pirinç ve biraz da balık sosla hazırladığınız Ayvalık Kalamarı çok uyumlu bir lezzetti. Aslında o karışıma lapa diyorlarmış ama insanlara lapa kelimesi itici geldiği için adına sos vesaire deyip geçiştiriyorlarmış. Böyle lapaya can kurban. Çavdar ekmeği üzerine bezelye ezmesi, ızgara keçi peynir, haşlanmış kuşkonmaz ve domates konfili Bruscetta’nız da bir o kadar başarılıydı. Selen kuşkonmazını düşürünce yerine 3 tane daha verdiğiniz için size kocaman kalp.
Shangri-La Bosphorus: Sichuan usulü ballı sirkeyle kızarmış çıtır kağıt gibi bonfile dilimleriyle hazırlanan Noodle için büyük alkış geliyor, çünkü Selen’e acı yedirtti. Bal, sirke ve sichuan acısında öyle bir denge vardı ki arkadaş, sunan zarif kadına “Ay çok güzelmiş buuuu!” diye bağırdı Selen.
Piraye: Köz patlıcan, sarımsak, yoğurt ve gizli silahınız tahinle hazırladığınız Papagannis’inize aşık olduk. İnsanlar önyargılı davranıp içinde tahin olduğunu duyunca bazen tatmaktan çekiniyormuş, bu detayı da Selen “Bunda tahin de olabilir mi acaba?” diye sorduktan sonra öğrendik, onlar söylemedi içinde tahin de olduğunu. Gelin bir gün bütün burun kıvıranların ağzına vuralım. Çok çok çok lezizdi. Emeğinize sağlık.
Emek Mantı: Selen’den size kocaman bir özür. Şişerim açgözlülüğü yüzünden mantınızdan almadı, Gökçen’in tabağından yalnızca 1(bir) adet tadına baktı, ama elleriniz dert görmesin, Gökçen’e “Bak işte gördün mü adamlar içine ne kadar çok kıyma koymuş, var mı hiç ağırlığı he?Sonra bana mantı işine çok söyleniyorsun diyip duruyorsun!” dedirtti. Ama en çok LAZ BÖREĞİNİZ. Yine size kalpler. Enfesti, öyle hafif ama lezzet milyarderiydi ki, Selen’e de Gökçen’e de şerbetli tatlı yedirtti lüp lüp. Elleriniz dert görmesin.
Yelken Restorant: Öncelikle hoş sohbetiniz için teşekkürler. Pazarlama taktiğinize de şimdi şapka çıkartıyoruz, resmen 10 dakika boyunca standınızın önünde beklettiniz yeni gelecek partiyi. Ama iyi ki bekledik. Zaten fotoğrafı malum, yok sunuyorlar Deniz Mahsüllü Levrek Dolması’nı. Karides mantı da pek güzeldi çok hafifti ancak, Akya Pastırma neydi öyle ya? Çemenli hem de? Oy oy oy. Bravo.
Kayra: Allure Beyaz Kalecik Karası’nı Selenle tanıştırdığınız için size öpücüklerini yolluyor. Pek beğenmiş. İçimi çok rahat, ferah, tadı meyvemsi tatlılıkta ve adeta keyifli yaz akşamlarını anımsatıyormuş. Öyle dedi.
Renaissance Istanbul Bosphorus Hotel: Arborio pirincini, kemik haşlayarak hazırladığınız balık suyu ve limon suyuyla risottodan suluca karides, kalamar, midye ve somonla pişirip sunmuşsunuz; tat dengesi, özellikle de limonun dengesi çok güzel ama pirinçler katır kıtırlı, olur mu öyle hiç? Olmaz ki.
Roka Pera: Maydonozlu Levrek Salata’nız çok güzel, Deniz Börülcesi Selen’e annesi hazırlamış hissi verdi(bu tam puan demek) ama Kıtır Enginar’ın olayını Selen kavrayamadı(kendisi hunhar bir etçil olduğu içindir belki?)
Avantgarde Collection: O Balkabaklı Creme Brulee gerçek miydi? Neydi o ya? Nasıl bir denge nasıl güzel bir baymadan balkabağı yedirtmek bize öyle? Tebrikler.
Peymane: Kebabı közlenmiş patlıcan ve kaşar ile lavaşa sarıp ızgara telleri arasında çıtırdattığınız Peymane Kebabı lezzetliydi ona laf yok, ama sanki kebap kültürümüzü fast-foodlaştırmış gibi mi olmuş? Neyse canım önümüze koyun bence yeriz defalarca.
Develi: Fıstıklı Kebap. Fazla söze gerek yok. Selen’in küçüklüğünden beri fanatiği olduğu bir yer, tarafsız yayın yapamıyoruz.
Dubb Indian: Üzümlü, bademli ve körili Hint Pilavı, hemen oracıkta tandır koşullarını olabildiğince yerine getirmeye çalışarak varil içine yaktıkları ateşte pişirdikleri Chicken Tikka ve Naan ekmeği(bizim lavaşımız gibi ama biraz dışı kıtır içi yumuşak ve yağlı cinsten), sebzeli Samosa(sebzeli kızarmış mantı gibi düşünün) bir de Havuç tatlınız.. ÇOK beğendik, tüm şubelerinizi gezmeye geleceğimize dair verdiğimiz sözü de tutacağız. Söz.
Konsept Steak Döner: Öncelikle eti kösele gibi yiyen çoğunluğa inat, az pişirip servis ettiğiniz Cafe de Paris soslu Et için Selen’den size özel bir teşekkür var. Beğendi gibi patlıcan sosuna sarıp sunduğunuz Döner de çok lezzetliydi, elinize sağlık.
RunCoffee: Sayenizde çimen suyu içmedik demeyiz. Salatalık ve lime ile daha travmasız bir deneyim sunmanız güzel oldu. “İçilir ki bu” dedirtti.
Bella Torta: Damla sakızlı muhallebi ve azıcık şekerle pişirdiğiniz çileklerden hazırladığınız Çilekli Tatlı’nız çok hafif ve çok lezzetliydi. Şeker oranını az tuttuğunuz için bu kadar sevdik galiba. Çok şekerli çok oluyor bize.
Baylan : Çikolatalı Mus’a şapka çıkardık.
Brasserie Cognac: Steak Tartar çok dengeli bir lezzet sundu. Yabanmersinli Cookie ise “vay canına!” dedirtti.
ve son olarak…
Fasuli: Sizi hep çok seviyoruz. Orada görmek bile hoşumuza gitti.