Her şehrin bir efsane yemeği, o yemeği de efsane yapan bir mekanı vardır. Gökçen’in memleketi Adapazarı’ndayız. Ne yiyoruz hep bir ağızdan bağıralım haydi, ıslama köfteee!!! Mekan neresi? Köfteci Mustafa! Navigasyonları Sakarya Caddesi’ne ayarlayın, kapısında kuyruk olan köşebaşı dükkanı gördünüz mü hop fren! Hemen sağdan içeri otoparka. Araba plakaları dikkatinizi çekti mi? 34, 06, falan filan. Müdavimi çok, boş yer yok! Yo yo, gözünüz korkmasın, bekleyecek de olsanız buna değiyor. Adamlar yazmış bakır davlumbaza: Kuruluş tarihi 1912, kısacası ÇOK senedir haşır neşirler bu ıslama köfte işiyle ve pek tabi işi çözmüşler.
Balkanlardan gelmiş bu yemek buralara, iyi ki de gelmiş! Şöyle bir düşününce aslında ne kadar basit bir ikili değil mi ekmek ve köfte? Öyle değil işte, rejim parçalar, göz dönderir, ne olduğunu anlayamadan bir bütün ekmek edecek kadar dilim ekmeği mideye indirmiş bulursun kendini. Peki ıslama köftenin olayı ne? Söyleyelim: bayatının daha iyi olacağı söylenen dilim ekmekler ve bandırıldıkları kemik suyu, et suyu, kırmızı toz biber karışımı. Aynı yemekle uğraşarak bir asır devirmişsen eğer, elbette olay o kadar basit değildir ama biz kolaydan söyleyip kaçalım. Dilim ekmekler bu lezzetli karışıma batırılıyor, sonra doğru ızgaraya. Kıvama geldiklerinde de (yani bize göre gerçekten ideal olan çıtırlık ve kızarma) yolla gelsin ustam! Kızarmış ekmek işte, ama öyle değil, üf bu çok nefis.

Köfte Tabağı
Köftenin de hakkını vermek lazım canım, hep ekmek anlattık. Kocaman değil minik minik, kibar köfteler pişiyor burada. Galiba işte bu sebepten aç olana 1.5 porsiyon şart oluyor. Miden doymuş gibi olsa gözün hala bir tabak daha! diyor. Baharatsız, sade pişirilen lezzetli köfteler, önce görüntüsüyle Selen’i biraz ürkütmüş ne diyelim. Eyvah şimdi bi ısırık alcam bi şeyler ağzımda “gırç” yapacak, sinir çıkacak ben de sinir olucam tüm yemek keyfim kaçacak demiş içinden. Sonra mort. Nefis, lokum gibi köfteler indirdik mideye.

Ev yapımı ayranları
Hatta Köfteci Mustafa Selen’e ayran içirtti! (Bizim kız cinstir, yoğurdu da türevlerini de pek sevmez) Ooohh dedi, ne güzelmiş bu ayran, keşke hepsi böyle olsa bile dedirtti. Ama piyazı kabullenemedi. Selen malum Antalyalı. Piyaz dediğin tahin soslu olur, fasülyeler yüzer o cağnım sosta, sen de ekmek banarsın. Buna alışmış olunca, her seferinde aynı cümle: “Hııı bekle piyaz, fasülye salatası o anca!” Yemezsen yeme. Yiyenler seviyor. Hatta aynı tahin arayışı yemek sonrasında kabak tatlısı içinde vardı, ama cıks hadi canım öyle yiyesin varsa güneye. Seveni için kabak tatlısının üzerine kaymak koyuyorlar ama, söylememiş olmayalım sonra!
Yani uzun lafın kısası, vatan millet Sakarya, yer gök ıslama köfte. Gökçen ve kardeşi başka bir yerin daha iyi yaptığı üzerine ufak bir yarışa girdiler ama yo, noktayı Köfteci Mustafa koydu. Varsa fırsat, kaçmaz. Sonunu düşünmeden yiyiniz.

Yetiştiremiyorlar..