Kimi mekanlar vardır, tamam işte dekorasyon güzel göz beğenir, menü de fena değil, siparişinizi verip karnınızı doyurur hesap ödeyip devam edersiniz gününüze. Bazı yerlerde de menü bak bak bitmez, siparişinizi almak için garson geldiğinde “birazdan” dersiniz, derya deniz seçenek arasında kaybolursunuz. Bunun da şansı %50, ya çeşit fazlalığından kalite sekteye uğramıştır, ya da müdavimi olacağınızı mekandaki yaş ortalamasını düşürdüğünüzü farkettiğiniz an çözersiniz. Masanıza getirilen “vay canına” dedirtir ve olay artık karın doyurmanın ötesine geçerse; artık keyifle vakit geçirilecek yerler listenize bir yenisi daha eklenmiştir. Cafe Zone bizim için tam da böyle oldu.
Evvela mutfağa inelim. Evet mekanın dekorasyonu göze hitap ediyor, hoş, ama olay esas orada, mutfaktaki şefte gizli. Cafe Zone mutfağının şefi Mehmet Ali Çelik, hem işine olan sevgisi ve ilgisi, hem de bu ilginin beslediği yeteneğini her tabakta ayrı lezzetle sunmasıyla ayakta alkışlanmayı hak ediyor. İşinde öyle titiz ki, somon fümesini mutfağında kendisi hazırlıyor, kendi buluşuyla masanızda kırmızı et pişiriyor. Hoş sohbeti ise bir başka keyifli, gittiğimizde saat altı buçuk civarıydı, bize müsade dediğimizde neredeyse on olmuştu.
Eh artık gelelim neleri tattığımıza. Keyfimiz tam olsun diye birer kadeh şarap da eşlik edecekti bize ve şef ona göre bir başlangıç tabağı sundu, hemen sayıyoruz:
Ciza (biberiye turşuları) : Gökçen “acısı fenaymış, ama yedirtiyor da” dedi. Acı olmayanlar da Selen’e, malum acı yiyemiyor küçük kız çocuğu. Ekşi, ferah, nefis.
Somon füme: Ah bunu gelin ve yiyin işte. Dedik ya, şef kendisi yapıyor, nasıl özenilmiş tatmanız lazım. Füme aroması, tuz oranı, yumuşaklığı.. Mutfakta özel fırında, aman ayarı kaçmasın diye binbir dikkatle hazırlanıyormuş. Her şeyi dengede nasıl hafif ama lezzet bombası. Bayıldık.
Patlıcan salatası: O köz tadı yok mu. Bir de tahinle birleşince şahane olmuş. Şşşt! Hayır tahine önyargı yok, birbirlerine çok yakışıyorlar burun kıvırmayın. Tahin güzeldir.
Portakallı ahtapot salatası: Nefis nefis nefis. Ahtapot yumuşak, yeşil soğan, dereotu, ince dilim kereviz sapı ve portakal muhteşem dörtlü olmuş ahtapota eşlik etmede. Üstelik hiç bir lezzet diğerinin lezzetine baskın çıkmıyor. Yazarken yine yemek istedi canımız öyle bir güzel.
Bir de türlü sosyal medya platformlarına ısrarla tavsiyesi bırakılmış Yaprak Ciğer dikkatimizi çekti, kayıtsız kalamadık. Tatmak için yarım porsiyon istedik. Evet fotoğraf yarım porsiyon ve evet EFSANE. Yumuşacık ya! Hiç böylesini yemedik, sırrını sorduk anlattı şef sağolsun. Hani Edirne tava ciğer kızgın yağa atılır kızartılır ya, önce yine unlanan ciğer kızgın yağa atılıyor ama çok kısa süre tutuluyormuş yağda, sonra baharatlı tereyağında soteliyorlarmış. Ciğerin ağır tadı da yok, çok pişmekten sertleşmiş de değil, uy tam bir lokum. Bu da yazarken can çektirtti. Biz artık ciğer için müdavimiz buraya.
Bir de bonfile yedik ama şimdi şef Mehmet Ali Çelik’e kulak verin : “Önce düşüneceksin, sonra tasarlayıp çizeceksin, sonra araştırıp yapacaksın. En zoru olanı; inandığın tasarladığın ürünü beğendireceksin.” Fotoğrafta gördüğünüz, 500 600 santigrat derecede ışıtılmış volkanik doğal taş ile hemen masanızda steak pişirme imkanı sunan Chefmali imzalı bir tasarım. Et önce ızgarada hafifçe mühürleniyor, sonra bu sunum masanıza taşınıyor. Et daha bile nefis olsun diye üzerine yarım shot viski dökülüyor ve ardından garsonlar dilimleyip gerisini damak zevkinize bırakıyor. Eti az orta pişmiş sevenler için dilimlerin her iki tarafını birer dakika daha pişirmek yetiyor. Yine şefin kendi hazırladığı smoked yağdan etinize bir miktar döküyorsunuz ve öf öf, mutluluk böyle bir şey. Yanında gelen kuşkonmaz ve mantarlara da hakkını veriyoruz, çok güzeller. Sanki mangalda pişmiş gibi, en-fes!
Yemekten gözümüz döndü ya, özrü borç biliriz. O canım çıtır bal kabağı tatlınızın fotoğrafını çekmeden hunharca yedik. Bu tatlı için de hummalı bir çalışma var mutfakta. Bal kabakları mevsiminde toplanıp önce kireçte sonra şekerde bekletilip sulanınca pişiriliyor. Sonra da hava almayacak şekilde saklanıp, müşteri isteyince o mevsiminde alınıp hazırlanmış canım kabaklar tahin ve dondurmayla servis ediliyor. Dışı çıtır içi yumuşak çok güzel bir kabak tatlısıydı. Emeğinize sağlık.
Farkettik, uzun bir yazı oldu ama… bildiğin çok güzel ya Cafe Zone’un menüsü! Üstelik özellikle civarda çalışanlar için hem daha hesaplı olsun hem biraz daha ev yemeği gibi olsun diye ayrı bir öğlen menüsü sunuyorlar. Gidin deneyin, yemek zevklerimizin aşağı yukarı tutacağı düşüncesindeyseniz siz de lezzetlerden keyif alacaksınız.