Yine bir tatil ve yine sonu gelmeyen hazırlıklar. Elbette tatil dünya tatlısı ama kadın detaycılığı diye de bir gerçek var ne yapalım? Selen çoktan çantaları doldurmaya başladı, Gökçen de durumu kabullendi. Vakit hiç geçmiyormuş gibiyken sonunda gece alarm kuruldu ve sabahında yine yollardayız. Bilim adamlarına daha çok kulak vermemiz lazım sanırım. Tatile çıkılan vakit öyle güneşin ilk ışıkları değil, haziran ayının da bitmesine son bir kaç gün kala çıkıldı bu tatile ama Antalya il sınırına gelene kadar güney yerine kuzeye mi gittik doğuya mı gittik tereddütü düşmedi yakamızdan. Hava çok farklı, mevsim adeta sapmış, şaşırmamak elde değil. Isparta – Burdur yolundayken araba camını gerçekten patlatacağından korktuğumuz bir doluya tutulmak da neyin nesiydi? Herneyse, anlatacaklarımız var, buyrun…

Bir kere yolun %85’inde şöför Selen’di! Sanırım Gökçen geçen senenin intikamını aldı, bu sefer ara ara o uyudu yan koltukta, Selen de Gökçen’in uyuduğunu görünce kıyamayıp hemen sağa çekerek valizden bir havlu çıkarıp üzerini örttü Gökçen’in. Ah bu pamuk kalp. Önce oraları iyi bilen Gökçen, Pamukova civarlarındaki yol kenarında meyve sebze satışı yapanların ne lezzetli mahsüllerinin olduğunu anlattı, Selen de gözüne kestirdiği bir tanesinde frene bastı. Yolda atıştırmalık olsun dediğimiz yarım kilo kiraza 3 lira diyen ilkokul çağındaki küçük çocuk bizi çok şaşırttı, nasıl da alışmışız şehirdeki şişirilmiş fiyatlara. Para üstü harçlık olsun diye “sana kalsın” dedik, çocuk da “olmaz öyle şey” dedi. Selen “almam da almam, versen de almam işte sana kalsın” diyince utana sıkıla kabul etti küçük çocuk, bu esnada tezgahın hemen arkasındaki tarlasında toprağıyla uğraşan teyze takıldı gözümüze. “Kolay gelsin teyze, sıcakta zordur ama sorsak boş vermek aklının ucundan bile geçmez muhtemelen” dedik içimizden.

IMG_0330.JPG

Pamukovalı teyze

Kiraz güzel ama doyurmuyor tabi, Selen tam acıkmaya başlamıştı ki Gökçen Köfteci Yusuf tabelasını gördü ve “efsanedir!” dedi, yemek molasını nerede vereceğimiz de belli oldu. Köfteci Yusuf’u, Bursa, Yalova ve civarındaysanız, ya da oralarda sık seyahat ediyorsanız elbet görmüşsünüzdür. Önce şunu söyleyelim, evet bir zincir haline gelmiş, evet çok yerde şubesi var fakat her şubesinde aynı standart hiç sekteye uğramadan ışık hızında hizmeti ve değişiklik göstermeyen lezzetiyle masanıza geliyorsa, bağrınıza basın işte. Ha, servis edilen köfte, Sultanahmet köftesi gibi, o usül karbonatlı köfteyi sevmiyorsanız hay hay, ama biz bayılan gruptayız. Yanında bir de köfte sosu geliyor ki aman aman o ne lezzet. Kavanozlarda ayrıca sattığınız için teşekkürler. Su niyetine de tüketebiliriz. Şehirler arası seyahatlerinizde denk gelirseniz eğer, mutlaka deneyin.

IMG_0328.JPG

Köfteci Yusuf

Köftenin lezzetini ve aslında köftenin bizim mutfağımızda o kadar sıradan ya da olağan bir yiyecek olmadığıyla ilgili sohbetimizden sonra Gökçen yine şekerlemesindeyken açtı Selen klasik müziği, boş yollar ve bulutlu havanın kasvetiyle kilometrelerin nasıl birbirini kovaladığını anlayamadan şehirler değiştirdi. Şekerlemeler arasında Kütahya civarlarındaydık galiba, Gökçen aniden dur! dedi Selen’e ve çömez uzun yol şöförü Selen biraz panikle durulacak yerden baya bi ötede durabildi. Olsun neyse, şu güzel fotoğraf için dur demiş Gökçen meğer. Her bakışımızda başka düşüncelere daldırıyor mübarek. Gökçen’de de ne göz var yahu, ne ara gördün?

IMG_1202.JPG

Fotoğraftan sonra yine tam gaz yola devam. Devam ama Burdur Karamanlı yolunda aniden çılgın bir dolu başladı ki nasıl bir dolu, kışın olmadı öyle bir olay. Selen tırıs tırıs, hızı 20-30’a kadar düştü, dörtlüleri yaktı ve çarpan dolu tanelerinin muazzam gürültüsüne rağmen zor uyandırabildi Gökçen’i. Uyandırmak da sırf psikolojik bir rahatlama tabi, sanki o uyanınca dolu duracak. Yol kenarları buzdan bembeyaz oldu, sıcaklık 6 dereceye kadar düştü ve arabanın içinde çarpan dolu tanelerinin tangırtılarından gerim gerim gerildik birlikte. Hazirandayız be! Neyse biz aynen gezegeni mahvetmeye devam edelim. Nasıl olsa dünya toparlar, cezası feci şekilde bize kesilecek. Bu gerilim Selen’in enerjisini iyice aldı götürdü tabi.

IMG_0262.JPG

“Yeter ayol Selen Turizm’den bu kadar” diye isyanlara başlamışken, karşısına ilk çıkan durabilecek yer Hacıoğlu Osmanlı Lokantası adında bir yerdi Burdur yolu üzerinde. Servis ettiği tatlılarıyla pek övünen bu kendi haline yol kenarı lokantasında, kendini hemen uzun yol şöförü bellemiş Selen için bir yorgunluk çayı sebebiyle durduk ama “çörek otu kahvesi” adında bir şey sattıklarını gördük raflarında, garipsedik elbette de, birlikte deneriz diyerek ikimiz de annelerimize birer paket hediye alarak yola devam ettik.

Bol gülüşmeli muhabbet arasında kendimizi de Kaş’ta bulduk zaten. Gerisi malum, kalcağın yerin adresini bul, odaya geç, valizde sıra pijamalara gelene kadar azıcık yerleşir gibi yap, sonra havlu atıp uykuya dal. Tatil ne güzel, gezmek ne güzel, önce nereyi görsek heyecanı ne güzel.

YAZAR HAKKINDA

YORUM BIRAKIN.